THOUSANDS OF FREE BLOGGER TEMPLATES

25 Aralık 2009 Cuma

lazer epilasyon

bundan önceki ilişkilerimde, seks konusunda beceriksiz partnerler seçtiğimi düşünerek ayrıldım. tamam şu an böyle bir problemim yok, sevgilimin hakkını asla yiyemem fakat, "kıl" konusunda çok titiz olduğum halde sevgilimin sırt kıllarına dayanabilme becerimi yitirmeye başladım, neden her şey daha mükemmel olmasın ki? onun omuzlarından sırtına doğru inen okşayışlarım neden dikenli bir tele takılmış hissi yaşasın? çok abartılı olmasa da, hoşlanmıyorum o kıllardan, bu sebeple yeni gündemimiz lazer epilasyon.
resmen korkuyor, evet. o sert insan, "lazer epilasyon" konusu her geçtiğinde tartışıyor benimle, yok çok gereksizmiş de yok o erkekmiş de, inanın bu lafları dinlerken gözleri bir çocuk gibi bağırıyor bana, "korkuyoruuum...". işin ilginci; bu sefer "bir ikna yöntemi olarak seks" işe yaramadı, ne yapsam?..

9 Aralık 2009 Çarşamba

Burası İstanbul

günlerdir kafamı kurcalayan o soruyu sordum;
-bayramda napıyoruz hayatım?
-annemlere gideriz.
-3 senedir her bayram onlara gidiyoruz zaten, tatili değerlendirsek?..
-ne yapalım?
sinsice yanına yakşıp, boynundan öptüm;
-küçük bir otele gitsek, şehirden uzakta, sessiz, sakin, başbaşa...
elleri, bacaklarımı okşamaya başladığında, zafer benimdi. sonunda haftalardır hayalini kurduğum bu kısa tatili gerçekleştirecektik.

benim istediğimin tam tersine lüks ve pahalı bir hotele gittik. hiç sevmem böyle hotelleri, sıkılırım, bunalırım. yine de bir şey demedim. odamıza çıktık, eşyaları bırakıp önce birbirimizi, sonra da akşam yemeğini yedik. o gün mini bir elbise giymiştim, sevgilim de beğenmişti (bu ayrıntı biraz sonra önemli olacak). odamızdan çıktık, biraz dolaşalım istedim sahilde, romantizm istedim.. ama yooook, o iğrenç animasyon gösterisini izlemeden olmazmış. saçma sapan olan, mini-club dansları da dahil her şeyi izledik. bittiğinde göbek atmamak için kendimi zor tuttarken sevgilimin gözünden akan uykuyu gördüğümde bir kez daha hüsrana uğradım. bana yalvarırcasına "uykuuu" diye bakarken, sahilde romantim fikrini daha sonraya erteleyerek, odamıza çıktık. diğer günü, kahvaltı, çay saati, yok efendim brunch, hamam, sauna, masaj salonu gibi sevgilimin pek sevdiği etkinliklerle geçirdik. akşam yine lanet gösterileri izledik sonra ne mi oldu, meğer hotelin diskosu varmış da herkesi oraya davet ediyorlarmış.. deli gibi kafasını, kolunu sallayan sevgilim bana çekici gelmiyordu o gün, eminim ben de ona çekici gelmemişimdir, elimde viski barda oturuyorum somurtarak.. sıkıcı, sıkıcıı... bütün istediğim, sessiz, sakin, ateşli, kafanı sikmeyen tarzda müzikli ve huzurlu bir kaç gündü yani. o gece, sırtımı dönüp, uyuma numarası yaptım o banyodayken. halbuki beni deli gibi istediğine emindim. evet kötüyüm belki ama bencilce onun yaptığı da, ikimiz eğlenmiyorduk, o eğleniyordu sadece.. ertesi gün bayramı ve nefret ettiğim o kadına (annesi) gitmemiz gerektiğini bahane ederek, hotelden erken ayrıldık. aile ziyaretini de sayemde kısa tutuk ve eve geldik.. bir kaç gün yine aramız bozuktu bu tatilden dolayı, neyse sonra normale döndü.

sabah erkenden kalkıp hazırlandım, şu bahsettiğim mini elbiseyi giyindim, (o kadar abartılı bir şey de değil aslında ama bana yakışıyordu) salona geçip;
-hayatım ben derse gidiyorum, görüşürüz akşam..
-nee! o üzerindeki ne o!!
-ee geçen hotelde giydiğim elbise, sen çok beğenmiştin hani!
-böyle dışarı çıkamazsın!
-ne demek çıkamazsın! bana emir veremeyeceğini gaayet iyi biliyorsun!
-yani çıkamazsın işte ama..
-o niye o?!
-çünkü burası İstanbul! höhehehaha..
...

2 Aralık 2009 Çarşamba

kombinezon ve renkli ruyalar vol.4

Bir önceki yazımda size kurbanlık maceramızı anlatmıştım. Yorumlardan da anladığım kadarıyla neler olduğunu merak ediyorsunuzdur diye düşünüyorum. Neler olmadı ki..


Vacip bayramın ilk günü erkenden kalkıp bayram namazına gitti. Beni de kaldırdı. Kurban keseceğimiz için dua okumam gerekiyormuş namaz kılıp. Ben de kalktım artık gönlü olsun diye gözümden uyku aka aka allam günah yazma; ama napıyım ben anlamam bunun prosedüründen falan.. Her neyse camiye gitti geldi, dedi ki; bayramın geleneği camiden sonra kahvaltı sofrasına oturmaktır. O eve gelene kadar hazırladım bi şeyler ama benim aklım kahvaltıda falan mı ben kurbanlıkla nasıl uğraşıcaz diye düşünüyorum.Tövbe tövbe..

Bana kalsa verelim bi fukaraya işini de görsün etini de alsın karnı doysun..
Kahvaltıda da bu konuyu açtım. Araştıralım birileri alsın dedim ama yok illa kendi usulünce kesip dağıtacak bi kısmını da kendine ayıracakmış. Ay yok ben hayatta uğraşamam dedim. Olmazmış elim değmeliymiş başladı hemen. Ne yapıp edeceğimi bilmeden biz çıktık yola. Eve yakın kesim alanı kurmuşlar gittik. Ben bakamam zaten bunlar kendileri bi kısmını halletti. Ama en incik boncuk işler kalmış durumda. Ben zaten durmadım bu arada işi bilen birilerini arıyorum. Ordan iki kadın bir adam geldi biz işte para karşılığı hazırlıyoruz, siz uğraşmıyorsunuz falan diye. Benim de işime geldi Vacip'i de zar zor ikna ettim. Zaten hayvancağız gözümün önünde lime lime olmuş ben hayatta dokunamam edemem dedim; ama farkındayım o da kötü üstüne gittim kabul etti.

Her neyse bu elemanlar başladı bizim koyunu -ay yavrum ya hala içim acıyo- iyice kesmeye biçmeye ay ben bir kötü oldum orda midem kalktı bir, içim acıyor ağlamaklıyım koyunun melemeleri daha kulağımda iki.. Ben dedim gidiyorum Vacip, ilerde bi kafe var oraya oturayım en azından içim kaldırmıyo. Zaten rengim atmış benim o ara. Yazık onun da içi rahat etmedi ben bırakayım diye cafeye kadar geldi.

İşte olanlar o arada artık ne olduysa cafe 3 dak mesafe düşünün. Beni cafeye bıraktı geri döndü 6 dakika. İşte o 6 dakika içinde bizim elemanlar bizim kurbanlıkla yerle yeksan oldular. Aradık taradık yok. Etrafta kimse de bilmiyor. Nasıl kaçırdılar aklımız almıyor zaten. Polise kadar gittik. Meğer böyle oluyormuş tek tük. Ama o kadar şey nasıl kaçırdılar hem de kimse görmeden(!)..

Ay sormayın nasıl olduğumu. Resmen kendimi suçlu hissediyorum şu anda. Ama orda da kalsam bayılır giderdim. Vacip zaten kendine gelemedi hala. Beni de suçlamıyor ama biliyorum içten içe düşünüyor.

Ama o ben bırakayım dediğinde ben bekle sen ben giderim demiştim:(
Napalım diyorum artık kısmet değilmiş.Yoksa içimden hiç istemediğimden cezalandırılmış olabilir miyim:( Of of.. Kırk yılda bir Vacip sayesinde ben de sevaba giricektim o da yalan oldu..

Bu bayram bize hiç yaramadı...

25 Kasım 2009 Çarşamba

kombinezon ve renkli ruyalar vol.3

Sevgilimin dini veciblere ne kadar düşkün olduğunu hatırlıyorsunuzdur. Bunun için özel sevişme günlerimiz saatlerimiz bile var. Şimdi sıcağı sıcağına kurban olayına girmek istiyorum aslında diğer konuları daha sonra vakit buldukça anlatacağım.

Bildiğiniz üzre kurban bayramına iki gün kaldı. Artık derse gitmiyoum iş yerinden de izin aldım. Şöyle güzel bir tatil yapalım evde dvd izleriz, oturur muhabbet ederiz diye. Keşke her şey benim düşündüğüm kadar safça olsaydı. (Sevgilimin adı vacip olsun bu noktada. )

2gün önce koltukta oturmuş dergi okuyorum yanıma geldi. Kombinezon kurban kesmemiz lazım. Bak sen de çalışıyorsun az buçuk gelirin var, ben de çalışıyorum babam da yüklü para yolluyor. Bence çok rahat keseriz. Dini görevimiz bu bizim.

İyi de vacip benim kazandığım para beni geçindirmiyor ben tutup da ailemin yolladığı parayla kurban kessem olmaz ki senin daha iyi bilmen lazım?

Olsun işte bak yanıldığın nokta bu sen giderlerin için ailenden gelen parayı, lükslerin için kazandığın parayı sayarsan kesmen gerekir.

Ama biz nasıl keseriz ikimiz, bunun eti var bilmem nesi var hem yazık hayvanceğızlara. Sen çocukların karnını doyur onun yerine bir yerlerde.

Kombinezonum bitanem uğraşırız ya hem aile gibi oluruz ne güzel olur kesim alanına gideriz orda sinilerde falan ayırırız dağıtırız falan? iki çocuk doyacağına çok aile doyar.- bu nasıl bir mantık ki aile gibi kesim alanına gidiyoruz ??-

Ya vacip ben uğraşamam anlamam da ben ne yenir ne yenmez onu bile ayırt edemem. Madem çok istiyorsun kuruma bağışla onlar kessin, dağıtsın?

Olmaz ben güvenmiyorum onlara, gözümle görüp elimle dağıtmam lazım.

Vacip:(

Bu konuşma yaklaşık 1,5 saat sürdü ve kurban pazaında son buldu. Şu anda apartmanda öğrenci olan tek biz varız ve kurbanlığı aşağıda me'leyen de tek biz varız. Ben ne anlarım kurbandan, etten te allahım n'apayım ben şimdi:(

23 Kasım 2009 Pazartesi

yıldönümü


beraberliğimizin yıldönümüydü. biz kadınlar böyle özel günlere ne kadar önem veriyoruz, hepiniz biliyorsunuzdur. ilk defa bu günü sevgilime hatırlatmadım, merak ettim çünkü, onun için de özel bir gün mü? eğer öyleyse hatırlar, hatırlamalı.. sabah beni okula bırakıp, işine gitmeden önce "bu akşam, yemeği dışarda yiyelim" dedim, kafasını sallayıp onayladı ve gitti. tabii ben hemen bir taksiye atlayıp, okulumu hızla terkettim.. hediyesini önceden almıştım, hatta hediyelerini.. birkaç güzel tşört, pantolonlar, kazaklar, hepsi son moda şeyler.. şu yıllardır değiştirmediği tarzını değiştirmesini istiyordum, hem bu kendine de çok iyi gelecekti. ben, ayda bir imaj değiştirirken, onun değişiklikten hoşlanmaması beni biraz rahatsız ediyor. yenilik beni her zaman dinç tutar, zaten bir süre sonra gözü alıştıkça, yaptığım yenilikler çok hoşuna gidiyor. neyse bir alışveriş merkezine gidip akşam için eksik olan birkaç şey daha aldım, biraz seksi şeyler.. eve gelip hazırlanmaya başladım, saçım, makyajım.. kendimi olağanüstü hissediyordum. çok geçmeden sevgilimin kapıyı açmak için uğraştığı anahtar sesi geldi kulağıma. heyecanlandım. tam bu sırada sevgilimin telefonu çaldı, içeri girip telefonu açtı. "alo!" arayan kişiyi sesinden hemen anlamıştım, kombinezon'du bu. sevgilimle selam kısmını geçtikten sonra konuşmaya "yıldönümünüz kutlu olsun" diye devam etti kombinezon. her şeyi duyabiliyordum.. sevgilimin yüzü anında bir şaşkınlık ifadesine dönüştü, sonra toparlamaya çalıştı, teşekkür etti, vedalaştılar ve telefon kapandı. unutmuştu. ve benim canım arkadaşım hatırlatmak için aramıştı sevgilimi. böyle iç organlarım sıkışmış olsa bile üzüntümü belli etmeden ve sanki konuşmayı hiç duymamış gibi devam ettim.

-hoşgeldin hayatım.
-hoşbulduk bir tanem.. hazırmısın? aa bu da soru mu, harika görünüyorsun..
-teşekkür ederim, sen de hazırlan istersen.
-tamam 10 dakikaya çıkarız..

gerçekten üzülmüştüm, hatta o odaya gidince gözlerim biraz dolmuştu. 10 dakika sonra kapıdan çıktık, ve çok şık bir lokantaya gelene kadar yolda pek konuşmadık. garsona bir şampanya getirmesini söyledi, şampanya geldi, beni öptü, içimdeki burukluk hala devam etse bile gülümsedim. yemekler yendi, hatta hiç dans etmeyi sevmediğini bildiğim halde dansa kaldırdı beni.. eve geldiğimizde anahtarını unuttuğunu söyledi ve kapıyı ben açtım. içerisi çiçeklerle doluydu, büyülenmiştim ya harika bir şeydi, sevgilimden hiç beklemediğim bir şeydi hatta. bu gece beni çok şaşırtmıştı. evet unutmuştu bu önemli günü ama, sonradan öğrendim ki kombinezon'un telefonundan sonra içeri giyinmeye gittiği o 10 dakika içinde bir sürü telefon görüşmesi yapmış, her şeyi ayarlamıştı. çiçeklerin arasında bir paket duruyordu. deli ve görgüsüzce o pakete uzandım ve açtım. içinden şu ördek ayakkabıları olan ugg'lar çıktı. nefret etmiştim bu ayakkabılardan, hayatta giymezdim. bir hayal kırıklığı daha yaşayarak sevgilime teşekkür ettim. sonra ben de içeri gidip hediyelerimi getirip, ona verdim. o da beğenmemişti belli. ikimzin tarzı da çok farklıydı ve ikimiz de birbirimizi değiştirmek istiyorduk. çok uç noktalardık, ama dayanılmaz bir çekim gücü vardı, işte bu yüzden beraberiz.. hediye faslı da bitince müzik çalar'a yöneldim, bu gece her şeye rağmen çok güzel bitmeliydi.. bir the doors parçası, end of the night.. müzikle beraber ipleri elime almıştım o gece, ona kalsa bir ibrahim tatlıses parçası açabilirdik çünkü.. soyunduk, her şeyi ağırdan aldık, yavaş yavaş, çiçekler arasında, fazla ateşli bir gece.. yıldönümü hakettiği değere bu sevişmeyle ulaştı sonunda, muhteşemdi...

14 Kasım 2009 Cumartesi

kahve altı

sabah kahvaltım bir kahveden oluşur hep. ama sevgilim sucuğunu, pastırmasını hiç çekinmeden yer.. kahvaltı önemli bir öğün ve sevgilim de boğazına düşkün biri buraya kadar tamam da, okula gitmeden, onu öpmek istiyorum ben, öyle yanaktan sahte mucuruklar istemiyorum. o da biliyor bunu ama sağolsun o kadar düşünceli ki, dişlerini bile fırçalamadan yapışıyor dudaklarıma. pastırmayı da, sucuğu da yemiş kadar oluyorum.. dün bunun yüzünden kavga ettik;
- bana biraz saygı göster ya, yemene bir şey demiyorum ama bari dişlerini fırçala da öp.
- sen de ye!
...

9 Kasım 2009 Pazartesi

halı saha ve ojeli tırnaklar

tırnaklarıma bakım yapıyordum. itinayla törpüledim, kenarlarındaki etleri kestim, kırmızı ojemi sürdüm.. içeride telaşlı bir telefon konuşması yapan sevgilim odaya girdi;
-napıyon kız?
-tırnaklarıma bakım yapıyorum.
-maça gidicem ben, sen de gelsene?
-aa yok, sıkılıyorum ben izlerken..
-yok izlemeyeceksin zaten, şimdi Hamit aradı, Bülent gelemiyormuş, sen oynasana onun yerine?
-ne?
-gel işte naz yapma!
-adam eksiği var ve bunu ben, yani bir kadın tamamlayacak öyle mi? ve hayatında hiç futbol oynamamış bir kadın!?
-evet ya çok kolay sen sahada dursan da olur, maksat sayıyı eşitlemek.
-sevgilim iyi ki aramızda küfürlü bir konuşma tarzı yok çünkü sana şu durumda "siktir git!" diyebilirdim..
-ya ben anladım senin derdiniii. bak söz veriyorum maçta oynarsan, maç bittiğinde soyunma odasındaki fantezimizi gerçekleştirebiliriz ha?

beni kalbimden vurmuştu. hayır diyemedim, evet de demedim zaten.. beni odaya götürdü, içime jartiyer, dışıma da eşofman giydirdi.. halı sahaya gittik. 21 adam ve bir kadın! maç başladı, ne yaptığımı bilmeden ordan oraya koşuyordum. kaç kez karşı takım oyuncusuna pas attığımı hatırlamıyorum, sevgilimin çatık kaşlarını ve kıpkırmızı olan yanaklarını görünce ne kadar sinirlendiğini anlıyordum. oh olsun! her şey benim istediğim gibi gidiyordu, beni bu oyunda oynatan sevgilimin pişmanlığını izliyordum büyük bir zevkle, fakat maçın bitmesine yakın topun yüzüme doğru sert gelişini gördüm ve ellerimle yüzümü korumak için hamlede bulundum.. sonrasında yeni törpülenmiş ve kırmızı ojeyle boyanmış tırnakların dramı ve benim feryatlarım.. eve zırlayarak girdim, sevgilim de dokunsam ağlayacaktı (ne de olsa benim yüzümden kaybedilen bir maç vardı). soyunma odası fantezisi de yalan oldu, eksideyim!

7 Kasım 2009 Cumartesi

kombinezon ve renkli ruyalar vol.2

Arkadaşımızın doğum günü.
Şiddetle davetliyiz. BU nedemekse bilmiyorum ama ısrarla davet ediliyoruz.
Fakat gitmiyoruz.
Neden??
Çünkü orası bir bar.
Alkol var..
Pekala bayım.. Bilmem kaç vakittir beraberiz bir gün içkili bir yere gitmedik. Fakat şimdi benim en sevdiğim arkadaşlarımdan birinin doğum gününe gitmememi istiyorsun öyle mi?
Gitmeyeceğimi mi sanıyorsun hahaha..
Sadece gülüyorum.
Gel diyorum içmeyiz diyorum yok.. Olmaz alkollü mekana gidemezmiş, beni de tek başıma yollayamazmış çünkü içenler sapıtırmış. Sanki bir başıma gidiyorum. En az yirmi kişi olucaz diyorum yok..Hayırmış.AMA mış..

Neler yapacağımı göreceksiniz. Bunu onun burnundan getiricem çok pişman olacak. Artık sınırlarımı iyice zorlamaya başladı. BU ilişki benim için artık bir oyuna dönmeye başlıyor. Çok eğlenicem çok!

3 Kasım 2009 Salı

bok yolu

hava çok soğuktu. kalorifer petekleri yansa da ben hala üşüyordum. hazır kurtlar vadisi de yokken sevgilimin koynuna sokulup, fırsattan yararlanayım dedim.
-yapma kız, maç başlayacak.
-maç mı?
-he.
-ama ben çok üşüyorum, önce beni ısıtsan??
-tamam maç başlayana kadar. 6 dakikamız var, soyun!
-ya önce bir öpüşseydik, koklaşsaydık hayvan!
odaya koştu, elinde ky'yle geri geldi. bir kaç saniyede beni soydu, kendisinin de sadece pantolonu çıktı, dize kadar. iki arada bir derede kremi sürdü, sırtımı yüzüne döndürdü, ve penisini hiç de istemediğim bir bölgeye getirdi.. (biraz geç de olsa tepki verdim artık.
-hayır ya, anal istemiyorum, vazgeçtim ben, biliyorsun çok canım acıyor sonra, zevk de almıyorum!
hala zorlayarak;
-ya bırak, sen ısınmak istemiyor musun, kıvılcım çıkartıcam şerefsizim..
-istemiyorum diyorum, bırak tamam!
-bak son 2 dakika!
ve istediği oldu, zevk alan da, ısınan da, muradına eren de oydu. önsevişmesiz, zevksiz, ve acı dolu bir sevişme sahnesi.. acısı 3 gün boyunca devam etti, hiç bu kadar sert olmamıştı, ya da ben kendimi çok kastım, anal seksten hangi kadın orgazm olmuş, merak ederim bunu yazaken, (varsa numara yapmıştır). ha bir de üşütmüşüm, nedense..

1 Kasım 2009 Pazar

kombinezon ve renkli ruyalar vol.1

Merhaba sevgili okurlar ben bu blogun ikinci yazarı Kombinezon. Tıpkı Jartiyer gibi problemli ilişkisi olan bir kadınım. Blogu açma kararını da yeter artık dediğimiz bir anda aldık. İlişkilerimizden sevgililerimizden bazen bu şekilde kaçmanın faydalı olabileceğini düşündük.

Jartiyer'in sevgilisi ve benim sevgilim bizim sayemizde tanışan aslında iki uç karakter diyebiliriz. Zaten jeepli vadi ağabeyimizi artık tanıyorsunuz. Ben de biraz kendi hayatımdan bahsedeyim.
Yaklaşık iki yıldır aynı adamla beraberim. Aynı evi paylaşıyoruz ve yer yer sınırlı sex hayatımız da lanet olası bir şekilde çok çok sınırlı hale dönüşüyor. Mesela mı; hemen şöyle anlatayım; Perşembe, cuma ve cumartesileri asla ama asla sırnaşma koklaşma yoktur aa tövbe haşa olur mu hiç perşembe mubarek gece, cuma mübarek gün cumartesi de günahkarlara uymak olmaz. Benim içim ne kadar şeytansa sevgilim de inadına üstüme böyle laflarla geliyor. Geçen cuma gecesi saat 23:00 civarı kapı çaldı. Zaten kombiyi köklemişiz evde ki babydoll le dolanıyorum. Sıkıntılara gelemiyorum. Benimki de F.G'nin kitabı elinde dalmış. Öylece açtım kapıyı üstüme uzun bi tunik geçirip. Karşı komşu kakao istemeye gelmiş. Ben de ayol napıcaksınız Melda abla kakaolu krema haha falan diye dalga geçtim. Sonra fikrin aslında hiç de fena olmadığını farkettim. Odaya gidip elinden kitabı aldım. Tuniği yavaşça yukarı doğru çekmeye başladım bu sırada babydoll de sıyrıldı yukarı kucağına oturup bir kaç öpücük kondurdum boynuna. Sonra mızmızlanmaya başladı
--Kombinezon yapma cuma cuma allahını seversen bak kötü oluyorum.
--Kötü ol diye yapıyorum zaten. İki senedir bir cuma bile sevişmedik. Kıralım artık bunu..
--Olmaz mübarek gün cuma. Allah'ın gücüne gider hayır yapamam. Lütfen üstüne bir şeyler giyer misin?
--Bak canım zaten beraber yaşıyoruz. Cumaları da evli olmadığımız halde beraber yatıyoruz. O zaman helalinim de şimdi mi değilim?
--Lutfen bu konuyu daha fazla konuşmayalım. Birbirinden farklı şeyler bunlar.
--Hayır efendim hiç de değil. Seni istiyorum hem de hemen şimdi.
Dedim ve ellerini popoma doğru götürdüm bu sırada göğüslerimi yüzünün hizasına getirip kokumu almasını sağladım. Beni deli gibi istediğini biliyordum. Nefesi hızlanmıştı tenimde hissediyordum.VE bana sadece dur lutfen istemiyorum dedi. AMa ben istiyordum ve istediğimi almakta kararlıydım. Elimi saçlarının arasından geçirip başını geriye eğdim ve ateşli bir öpücük verdim. Ve noldu biliyor musunuz???
Ağlamaya başladı. Allaaam n'olur beni affet, bu kadını ıslah et. Bağışla beni falan diye.
Ulan sanki elleri kelepçeli yatakta. Kalk git bi tane yapıştırsa bile yerdeyim niye ağlıyosun ki zayıf karakter. Her neyse ben bunu görünce kalktım gittim odaya. Ama sabaha kadar kasıkları ağrısın diye en seksi geceliğimi giyip de yattım. Al sana mübarek insan ben buyum işte naaapıyım yani...

29 Ekim 2009 Perşembe

ödüllü soru

okadar yorgundum ki, anahtarları kapı kilitine sokamadım bile. dakikalarca bu iş için uğraşırken kapı birden açıldı.
-sevgilim..
-hoşgeldin aşkım.
-yorgunluktan ölüyorum.
-ben seni diriltirim.
-yoo hayır valla hiç sevişemem, uyuyacağım.
-2 saattir seni bekliyorum ama yapma bunu bana..
-n'olur sen de bana yapma ama çok yorgunum bak.

sizce bu tartışmayı kim kazanmıştır?

27 Ekim 2009 Salı

5 saniye..

elimde poşetlerle asansörün kapısını açtım. apartmanın en yakışıklı komşusu tam karşımda duruyordu.
-iyi günler.
-size de.
asansörden inmedi, şaşırmıştım.
-inmeyecek misiniz?
-hayır, çocuklar bütün düğmelere basmış, yukarı çıkmak isterken burada buldum kendimi. artık bütün katları beraber ziyaret edeceğiz.
-hihihi (aslında çok kibar biriyim ben gülüşü) hay allah..
zaten basılmış olan düğmelere şöyle bir baktıktan sonra, komşumun atletik vücuduyla ilgilenmeye başladı gözlerim. sıra yüzünü yakından incelemeye gelmişti. onun da bana baktığını farkettim, bu sırada ilk katta durmuştuk ve inecek yoktu.. gülüşmeler ve ardından vijdanımla hesaplaşmalar içerisindeyken bir şeyin elime değdiğini hissettim. okşuyordu beni..
-çok güzelsin.
böylesine yakışıklı bir adamın ağzından bu iltifatı duymakla ilgilenmiyordum, ondan hoşlanmıştım ve muazzam dudaklarına yapışmamak için kendimi tutmaya çalışıyordum. ikinci kata geldik, yine inecek yoktu, ve 4. kata çok yaklaşmıştık, sevgilim kapıyı açmış beni karşılıyor olacaktı. bir kez daha iri ve yeşil gözlerine baktım, bunu yaparken nefesimin titreyişini hissetmiş olacak ki, dudaklarımı dudaklarının arasına alarak, kendine doğru çekip bıraktı. karşılık vermesem ayıp olacaktı.. aramızda hiç boşluk kalmayacak şekilde aynaya doğru ittim onu. ipeksi saçlarını avuçlayarak delice öpüyordum, kalkan organını hissediyordum, kasılıp duran vajinamın dibinde. asansör çok hızlı gidiyordu, "stop" butonuna basmak üzereydi tam, yakaladım elini ve uzaklaştım ondan, sevgilim kapıda bekliyordu ve 4. kata 5 saniye kalmıştı.. 4, 3, 2, 1..
-iyi günler..
-size de..
kapıyı açıp indim asansörden, evime doğru yürüdüm fakat sevgilim yoktu kapıda, kimse yoktu.. üzüldüm, çünkü son 5 saniyemi boşa geçirmiştim..

25 Ekim 2009 Pazar

kötüyüm ben, kötüyüm..

ayaklarımı koltuğa uzatmış, onu izliyordum. telefonla konuşuyordu, liseden arkadaşıymış, bir kadın.. başta her şey normal görünüyordu, sonra inceden beni kıskandırmaya çalıştığını sezdim tabii, yok elif'ciğimmiş, yok canımlarmış..
kıskanç bir insan olduğumu bildiği için inadına yapıyordu bunu, bu sefer istifimi hiç bozmadım ve konuşmayı dinlemeye devam ettim;
- hahhaha Elif'ciğim, özledim seni yahu en kısa zamanda toplanalım.. hmm o herif dallamaydı zaten yavrum, sen daha iyilerine layıksın. ahahha o geceyi nasıl unutabilirim ki..
ayağa kalktım, tam karşısında durup, gözlerinin içine girdim. tam "elif'ciğim" le başlayan bir cümle daha kuracakken dudaklarını yakaladım. bir kaplan avını nasıl ısırıyorsa öyle ısırıyordum, bütün gücümle. gıkını çıkarmadı. kanattığım dudağı bu sefer yalamaya başladım.. telefondan sürekli "alo" sesleri geliyordu ama artık ikimiz de ilgilenmiyorduk elif'ciğimle.. popomu, avuçlarının arasına aldı ve dudaklarını teslim etti bana..
-mmmhmm..
-ağğğııh...
-mmmm ıııhhh
-aahhmmm eveeet, daha yavaş ol hmmmmmhhh hhh evet böyle, harikasın sevgilim AAhhhh...
-AAAAAUU.. ıııh aooh uvvvvffff..
...
!
telefonun hala açık olduğunu biliyordum, amacıma ulaşmıştım.

24 Ekim 2009 Cumartesi

yeni jeep

okuldan almaya gelmişti beni, çok sık gelmezdi. yeni jeepi, ben hariç herkesin dikkatini çekiyordu. karşımda görür görmez, (2 yıldır bana aşık olan çocuğun gözünün içine bakarak) sevgilimin dudaklarına yapıştım. derste çektiği mesajla yeterince azmıştım, şimdi sadece nerede sevişeceğimizi düşünüyordum. arabaya bindik.
-sevgilim, okula bu jeeple gelmeni istemiyorum, biliyorsun gösterişi sevmem..
-haydaa, kızım zenginsek bizim suçumuz mu? (gerine gerine sırıtarak..)
-bence hiç konuşmayalım sevgilim, zira o mesajdan sonra azdım, her şeyin tersine dönmesini istemezsin değil mi?
ani bir frenle yeni jeep durdu. deli gibi öpüşmeye başladık, elektrikli süpürge yutmuş gibiydi, belli ki o benden de istekliydi. ellerimle boynunu kendime daha çok çekiyordum ki etraftan korna sesleri duyulmaya başladı. güldük ikimizde. gaza bastı, bir yandan bir elini bacak arama daldırmıştı, "zevk" kelimesini en iyi anlatan andı benim için. trafik nedeni belirlenemeyen bir nedenden yine tıkanmıştı. dayanamıyorduk, zaten benim nefesimden camlar da gitgide buğulanmıştı, gözlerinin içine baktım, o an istiyordum, her şeyi anladı ve vajinama parmaklarını daha sert sokmaya devam etti. ben fermuarını açmak için, o da teybe cd koymak için eğildi. tam ağzımı açmış oral'a başlayacakken ne mi oldu, bangır bangır "mahsun kırmızıgül - sarı sarı".. ah be sevgilim...

22 Ekim 2009 Perşembe

sıçızla sevgilim

yataktaydık ve terliydik. ona sarılmış, gözlerinin içine bakıyordum. içeri süzen loş ışık az önce yaşadıklarımızı seyreden tek şeydi. her şey daha güzel gözüküyordu gözüme bugün. okuduğum kitabın kahramanı gibi yorgun ama mutluydum. "romantizm budur!" demek üzerereydim fakat iğrenç bir koku lafı ağzıma tıktı. sevgilimdi bu evet. asla sesli osurmazdı, o gaz sessiz, sinsi ve iğrenç bir kokuyla çıkardı ondan.
-hayvan ya, iğrençsin resmen, sıçtın şu anın içine!
-ne diyon kızım, ne yapsaydım yani?
-ya bırak ya, bu sefer cidden sinirlendirdin ha! banyoya git, odayı terk et bişey yap, saygılı ol. off leş gibi kokuyor hala, iğrençsin iğrenç!
-yavrum, seni seviyorum demekti bu, hohaha.
adamın şu haldeki espirisine bakın, bakın da görün diye yazdım buraya. öyle renkli bir kişilik ki benim sevgilim, bana evlenme teklifi de halıya sıçarak olacak biliyorum, ya sabıır..

20 Ekim 2009 Salı

istiyorum ama..

eve geldiğinde çok gerdindi. onu sakinleştirmek için önce bacaklarımı açıp kucağına oturdum, sonra sert ve çekici göğüs kıllarıyla oynamaya başladım.
- hayatım..
- ne var lan?!
- ne oldu, biri mi kızdırdı benim sevgilimi?
- he ya, işçiler şantiyede arıza yaratmış amuğa goyim..
evet çok gergindi, sinirliydi ama onun sinirlerini almasını biliyordum.. deli gibi salladığı tesbihini ısırarak çektim. ellerini göğüslerime daldırdı ve bütün gücüyle sıkmaya başladı, o kadar canım acıyordu ki büyük bir çığlık attım. bunu bir istek olarak algılayan erkeğim, ön sevişme olayına hiç girmeden tangamı sıyırdı. koltuktaydık. saçlarımı avuçlarına dolayarak, acı çekmemi seyrediyordu hayvan. çok hızlıydı ve çok çabuk gitti. ben hala istiyordum, istiyordum, doymuyordum.. güçlü kaslarıyla beni yere indirdi ve televizyonu açtı. yalvarmaya başladım bir köpek gibi, uyuşturucu istiyordum sanki.. "kurtlar vadisi"ni açtı ve bir daha yüzüme bakmadı. ona daha çekici ve seksi gözüküp tekrar aklını almam gerekiyordu. en büyük kozum olan jartiyerimi giyidim, kırmızı ruj ve dantelli sütyen.. hazırdım aynaya bakıp son kez kendimi süzdüm, harikaydım! salona geçtim, televizyonu kapattım ve müzik setine ortama uygun bir parça koyup, sırtım ona dönük, yaklaşık bir dakika seksi dansımı gerçekleştirdim, daha da devam edecektim eğer öküz gibi horlamaya başlamasaydı hayvan..