günlerdir kafamı kurcalayan o soruyu sordum;
-bayramda napıyoruz hayatım?
-annemlere gideriz.
-3 senedir her bayram onlara gidiyoruz zaten, tatili değerlendirsek?..
-ne yapalım?
sinsice yanına yakşıp, boynundan öptüm;
-küçük bir otele gitsek, şehirden uzakta, sessiz, sakin, başbaşa...
elleri, bacaklarımı okşamaya başladığında, zafer benimdi. sonunda haftalardır hayalini kurduğum bu kısa tatili gerçekleştirecektik.
benim istediğimin tam tersine lüks ve pahalı bir hotele gittik. hiç sevmem böyle hotelleri, sıkılırım, bunalırım. yine de bir şey demedim. odamıza çıktık, eşyaları bırakıp önce birbirimizi, sonra da akşam yemeğini yedik. o gün mini bir elbise giymiştim, sevgilim de beğenmişti (bu ayrıntı biraz sonra önemli olacak). odamızdan çıktık, biraz dolaşalım istedim sahilde, romantizm istedim.. ama yooook, o iğrenç animasyon gösterisini izlemeden olmazmış. saçma sapan olan, mini-club dansları da dahil her şeyi izledik. bittiğinde göbek atmamak için kendimi zor tuttarken sevgilimin gözünden akan uykuyu gördüğümde bir kez daha hüsrana uğradım. bana yalvarırcasına "uykuuu" diye bakarken, sahilde romantim fikrini daha sonraya erteleyerek, odamıza çıktık. diğer günü, kahvaltı, çay saati, yok efendim brunch, hamam, sauna, masaj salonu gibi sevgilimin pek sevdiği etkinliklerle geçirdik. akşam yine lanet gösterileri izledik sonra ne mi oldu, meğer hotelin diskosu varmış da herkesi oraya davet ediyorlarmış.. deli gibi kafasını, kolunu sallayan sevgilim bana çekici gelmiyordu o gün, eminim ben de ona çekici gelmemişimdir, elimde viski barda oturuyorum somurtarak.. sıkıcı, sıkıcıı... bütün istediğim, sessiz, sakin, ateşli, kafanı sikmeyen tarzda müzikli ve huzurlu bir kaç gündü yani. o gece, sırtımı dönüp, uyuma numarası yaptım o banyodayken. halbuki beni deli gibi istediğine emindim. evet kötüyüm belki ama bencilce onun yaptığı da, ikimiz eğlenmiyorduk, o eğleniyordu sadece.. ertesi gün bayramı ve nefret ettiğim o kadına (annesi) gitmemiz gerektiğini bahane ederek, hotelden erken ayrıldık. aile ziyaretini de sayemde kısa tutuk ve eve geldik.. bir kaç gün yine aramız bozuktu bu tatilden dolayı, neyse sonra normale döndü.
sabah erkenden kalkıp hazırlandım, şu bahsettiğim mini elbiseyi giyindim, (o kadar abartılı bir şey de değil aslında ama bana yakışıyordu) salona geçip;
-hayatım ben derse gidiyorum, görüşürüz akşam..
-nee! o üzerindeki ne o!!
-ee geçen hotelde giydiğim elbise, sen çok beğenmiştin hani!
-böyle dışarı çıkamazsın!
-ne demek çıkamazsın! bana emir veremeyeceğini gaayet iyi biliyorsun!
-yani çıkamazsın işte ama..
-o niye o?!
-çünkü burası İstanbul! höhehehaha..
...
9 Aralık 2009 Çarşamba
Burası İstanbul
Gönderen jartiyer zaman: 08:14
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 itiraf:
dengesizler işte..
güzel bir blog =)
Yorum Gönder