Sevgilimin dini veciblere ne kadar düşkün olduğunu hatırlıyorsunuzdur. Bunun için özel sevişme günlerimiz saatlerimiz bile var. Şimdi sıcağı sıcağına kurban olayına girmek istiyorum aslında diğer konuları daha sonra vakit buldukça anlatacağım.
Bildiğiniz üzre kurban bayramına iki gün kaldı. Artık derse gitmiyoum iş yerinden de izin aldım. Şöyle güzel bir tatil yapalım evde dvd izleriz, oturur muhabbet ederiz diye. Keşke her şey benim düşündüğüm kadar safça olsaydı. (Sevgilimin adı vacip olsun bu noktada. )
2gün önce koltukta oturmuş dergi okuyorum yanıma geldi. Kombinezon kurban kesmemiz lazım. Bak sen de çalışıyorsun az buçuk gelirin var, ben de çalışıyorum babam da yüklü para yolluyor. Bence çok rahat keseriz. Dini görevimiz bu bizim.
İyi de vacip benim kazandığım para beni geçindirmiyor ben tutup da ailemin yolladığı parayla kurban kessem olmaz ki senin daha iyi bilmen lazım?
Olsun işte bak yanıldığın nokta bu sen giderlerin için ailenden gelen parayı, lükslerin için kazandığın parayı sayarsan kesmen gerekir.
Ama biz nasıl keseriz ikimiz, bunun eti var bilmem nesi var hem yazık hayvanceğızlara. Sen çocukların karnını doyur onun yerine bir yerlerde.
Kombinezonum bitanem uğraşırız ya hem aile gibi oluruz ne güzel olur kesim alanına gideriz orda sinilerde falan ayırırız dağıtırız falan? iki çocuk doyacağına çok aile doyar.- bu nasıl bir mantık ki aile gibi kesim alanına gidiyoruz ??-
Ya vacip ben uğraşamam anlamam da ben ne yenir ne yenmez onu bile ayırt edemem. Madem çok istiyorsun kuruma bağışla onlar kessin, dağıtsın?
Olmaz ben güvenmiyorum onlara, gözümle görüp elimle dağıtmam lazım.
Vacip:(
Bu konuşma yaklaşık 1,5 saat sürdü ve kurban pazaında son buldu. Şu anda apartmanda öğrenci olan tek biz varız ve kurbanlığı aşağıda me'leyen de tek biz varız. Ben ne anlarım kurbandan, etten te allahım n'apayım ben şimdi:(
25 Kasım 2009 Çarşamba
kombinezon ve renkli ruyalar vol.3
23 Kasım 2009 Pazartesi
yıldönümü
beraberliğimizin yıldönümüydü. biz kadınlar böyle özel günlere ne kadar önem veriyoruz, hepiniz biliyorsunuzdur. ilk defa bu günü sevgilime hatırlatmadım, merak ettim çünkü, onun için de özel bir gün mü? eğer öyleyse hatırlar, hatırlamalı.. sabah beni okula bırakıp, işine gitmeden önce "bu akşam, yemeği dışarda yiyelim" dedim, kafasını sallayıp onayladı ve gitti. tabii ben hemen bir taksiye atlayıp, okulumu hızla terkettim.. hediyesini önceden almıştım, hatta hediyelerini.. birkaç güzel tşört, pantolonlar, kazaklar, hepsi son moda şeyler.. şu yıllardır değiştirmediği tarzını değiştirmesini istiyordum, hem bu kendine de çok iyi gelecekti. ben, ayda bir imaj değiştirirken, onun değişiklikten hoşlanmaması beni biraz rahatsız ediyor. yenilik beni her zaman dinç tutar, zaten bir süre sonra gözü alıştıkça, yaptığım yenilikler çok hoşuna gidiyor. neyse bir alışveriş merkezine gidip akşam için eksik olan birkaç şey daha aldım, biraz seksi şeyler.. eve gelip hazırlanmaya başladım, saçım, makyajım.. kendimi olağanüstü hissediyordum. çok geçmeden sevgilimin kapıyı açmak için uğraştığı anahtar sesi geldi kulağıma. heyecanlandım. tam bu sırada sevgilimin telefonu çaldı, içeri girip telefonu açtı. "alo!" arayan kişiyi sesinden hemen anlamıştım, kombinezon'du bu. sevgilimle selam kısmını geçtikten sonra konuşmaya "yıldönümünüz kutlu olsun" diye devam etti kombinezon. her şeyi duyabiliyordum.. sevgilimin yüzü anında bir şaşkınlık ifadesine dönüştü, sonra toparlamaya çalıştı, teşekkür etti, vedalaştılar ve telefon kapandı. unutmuştu. ve benim canım arkadaşım hatırlatmak için aramıştı sevgilimi. böyle iç organlarım sıkışmış olsa bile üzüntümü belli etmeden ve sanki konuşmayı hiç duymamış gibi devam ettim.
-hoşgeldin hayatım.
-hoşbulduk bir tanem.. hazırmısın? aa bu da soru mu, harika görünüyorsun..
-teşekkür ederim, sen de hazırlan istersen.
-tamam 10 dakikaya çıkarız..
gerçekten üzülmüştüm, hatta o odaya gidince gözlerim biraz dolmuştu. 10 dakika sonra kapıdan çıktık, ve çok şık bir lokantaya gelene kadar yolda pek konuşmadık. garsona bir şampanya getirmesini söyledi, şampanya geldi, beni öptü, içimdeki burukluk hala devam etse bile gülümsedim. yemekler yendi, hatta hiç dans etmeyi sevmediğini bildiğim halde dansa kaldırdı beni.. eve geldiğimizde anahtarını unuttuğunu söyledi ve kapıyı ben açtım. içerisi çiçeklerle doluydu, büyülenmiştim ya harika bir şeydi, sevgilimden hiç beklemediğim bir şeydi hatta. bu gece beni çok şaşırtmıştı. evet unutmuştu bu önemli günü ama, sonradan öğrendim ki kombinezon'un telefonundan sonra içeri giyinmeye gittiği o 10 dakika içinde bir sürü telefon görüşmesi yapmış, her şeyi ayarlamıştı. çiçeklerin arasında bir paket duruyordu. deli ve görgüsüzce o pakete uzandım ve açtım. içinden şu ördek ayakkabıları olan ugg'lar çıktı. nefret etmiştim bu ayakkabılardan, hayatta giymezdim. bir hayal kırıklığı daha yaşayarak sevgilime teşekkür ettim. sonra ben de içeri gidip hediyelerimi getirip, ona verdim. o da beğenmemişti belli. ikimzin tarzı da çok farklıydı ve ikimiz de birbirimizi değiştirmek istiyorduk. çok uç noktalardık, ama dayanılmaz bir çekim gücü vardı, işte bu yüzden beraberiz.. hediye faslı da bitince müzik çalar'a yöneldim, bu gece her şeye rağmen çok güzel bitmeliydi.. bir the doors parçası, end of the night.. müzikle beraber ipleri elime almıştım o gece, ona kalsa bir ibrahim tatlıses parçası açabilirdik çünkü.. soyunduk, her şeyi ağırdan aldık, yavaş yavaş, çiçekler arasında, fazla ateşli bir gece.. yıldönümü hakettiği değere bu sevişmeyle ulaştı sonunda, muhteşemdi...
14 Kasım 2009 Cumartesi
kahve altı
sabah kahvaltım bir kahveden oluşur hep. ama sevgilim sucuğunu, pastırmasını hiç çekinmeden yer.. kahvaltı önemli bir öğün ve sevgilim de boğazına düşkün biri buraya kadar tamam da, okula gitmeden, onu öpmek istiyorum ben, öyle yanaktan sahte mucuruklar istemiyorum. o da biliyor bunu ama sağolsun o kadar düşünceli ki, dişlerini bile fırçalamadan yapışıyor dudaklarıma. pastırmayı da, sucuğu da yemiş kadar oluyorum.. dün bunun yüzünden kavga ettik;
- bana biraz saygı göster ya, yemene bir şey demiyorum ama bari dişlerini fırçala da öp.
- sen de ye!
...
9 Kasım 2009 Pazartesi
halı saha ve ojeli tırnaklar
tırnaklarıma bakım yapıyordum. itinayla törpüledim, kenarlarındaki etleri kestim, kırmızı ojemi sürdüm.. içeride telaşlı bir telefon konuşması yapan sevgilim odaya girdi;
-napıyon kız?
-tırnaklarıma bakım yapıyorum.
-maça gidicem ben, sen de gelsene?
-aa yok, sıkılıyorum ben izlerken..
-yok izlemeyeceksin zaten, şimdi Hamit aradı, Bülent gelemiyormuş, sen oynasana onun yerine?
-ne?
-gel işte naz yapma!
-adam eksiği var ve bunu ben, yani bir kadın tamamlayacak öyle mi? ve hayatında hiç futbol oynamamış bir kadın!?
-evet ya çok kolay sen sahada dursan da olur, maksat sayıyı eşitlemek.
-sevgilim iyi ki aramızda küfürlü bir konuşma tarzı yok çünkü sana şu durumda "siktir git!" diyebilirdim..
-ya ben anladım senin derdiniii. bak söz veriyorum maçta oynarsan, maç bittiğinde soyunma odasındaki fantezimizi gerçekleştirebiliriz ha?
beni kalbimden vurmuştu. hayır diyemedim, evet de demedim zaten.. beni odaya götürdü, içime jartiyer, dışıma da eşofman giydirdi.. halı sahaya gittik. 21 adam ve bir kadın! maç başladı, ne yaptığımı bilmeden ordan oraya koşuyordum. kaç kez karşı takım oyuncusuna pas attığımı hatırlamıyorum, sevgilimin çatık kaşlarını ve kıpkırmızı olan yanaklarını görünce ne kadar sinirlendiğini anlıyordum. oh olsun! her şey benim istediğim gibi gidiyordu, beni bu oyunda oynatan sevgilimin pişmanlığını izliyordum büyük bir zevkle, fakat maçın bitmesine yakın topun yüzüme doğru sert gelişini gördüm ve ellerimle yüzümü korumak için hamlede bulundum.. sonrasında yeni törpülenmiş ve kırmızı ojeyle boyanmış tırnakların dramı ve benim feryatlarım.. eve zırlayarak girdim, sevgilim de dokunsam ağlayacaktı (ne de olsa benim yüzümden kaybedilen bir maç vardı). soyunma odası fantezisi de yalan oldu, eksideyim!
7 Kasım 2009 Cumartesi
kombinezon ve renkli ruyalar vol.2
Arkadaşımızın doğum günü.
Şiddetle davetliyiz. BU nedemekse bilmiyorum ama ısrarla davet ediliyoruz.
Fakat gitmiyoruz.
Neden??
Çünkü orası bir bar.
Alkol var..
Pekala bayım.. Bilmem kaç vakittir beraberiz bir gün içkili bir yere gitmedik. Fakat şimdi benim en sevdiğim arkadaşlarımdan birinin doğum gününe gitmememi istiyorsun öyle mi?
Gitmeyeceğimi mi sanıyorsun hahaha..
Sadece gülüyorum.
Gel diyorum içmeyiz diyorum yok.. Olmaz alkollü mekana gidemezmiş, beni de tek başıma yollayamazmış çünkü içenler sapıtırmış. Sanki bir başıma gidiyorum. En az yirmi kişi olucaz diyorum yok..Hayırmış.AMA mış..
Neler yapacağımı göreceksiniz. Bunu onun burnundan getiricem çok pişman olacak. Artık sınırlarımı iyice zorlamaya başladı. BU ilişki benim için artık bir oyuna dönmeye başlıyor. Çok eğlenicem çok!
3 Kasım 2009 Salı
bok yolu
hava çok soğuktu. kalorifer petekleri yansa da ben hala üşüyordum. hazır kurtlar vadisi de yokken sevgilimin koynuna sokulup, fırsattan yararlanayım dedim.
-yapma kız, maç başlayacak.
-maç mı?
-he.
-ama ben çok üşüyorum, önce beni ısıtsan??
-tamam maç başlayana kadar. 6 dakikamız var, soyun!
-ya önce bir öpüşseydik, koklaşsaydık hayvan!
odaya koştu, elinde ky'yle geri geldi. bir kaç saniyede beni soydu, kendisinin de sadece pantolonu çıktı, dize kadar. iki arada bir derede kremi sürdü, sırtımı yüzüne döndürdü, ve penisini hiç de istemediğim bir bölgeye getirdi.. (biraz geç de olsa tepki verdim artık.
-hayır ya, anal istemiyorum, vazgeçtim ben, biliyorsun çok canım acıyor sonra, zevk de almıyorum!
hala zorlayarak;
-ya bırak, sen ısınmak istemiyor musun, kıvılcım çıkartıcam şerefsizim..
-istemiyorum diyorum, bırak tamam!
-bak son 2 dakika!
ve istediği oldu, zevk alan da, ısınan da, muradına eren de oydu. önsevişmesiz, zevksiz, ve acı dolu bir sevişme sahnesi.. acısı 3 gün boyunca devam etti, hiç bu kadar sert olmamıştı, ya da ben kendimi çok kastım, anal seksten hangi kadın orgazm olmuş, merak ederim bunu yazaken, (varsa numara yapmıştır). ha bir de üşütmüşüm, nedense..
1 Kasım 2009 Pazar
kombinezon ve renkli ruyalar vol.1
Merhaba sevgili okurlar ben bu blogun ikinci yazarı Kombinezon. Tıpkı Jartiyer gibi problemli ilişkisi olan bir kadınım. Blogu açma kararını da yeter artık dediğimiz bir anda aldık. İlişkilerimizden sevgililerimizden bazen bu şekilde kaçmanın faydalı olabileceğini düşündük.